.





Bugün ayın 23’ü ve ben bir ölüyüm.

Saat 8’e 55 var, 7’yi 5 geçiyordan iyidir.

Ağırlığım, tartıya değil, suratlara binmiş.

Getirdiğim haberleri gençlikten okuyamıyorsunuz.



Üç kere tık. Adamcıklar verin bana, kimsenin ölümlerini umursamayacağı, karşılıksız bağışlayabileceğim.

Bir vampirin zamanda geriye yolculuk sırasında, tek dikkat etmesi gereken, kanın evrilmesinden öncesine gitmemektir.

Sokakta öpüşen bir çifte bakmamaya çalışırcasına fesat,

Penis hasadı yapmak istercesine haset,

Biraz da küsürattan ibaret sanki insan. Baharatı var falan.



İçinizde bir boşluk mu var? Siz de deneyin: PENİS.



Eşcinsellikten kaçar adım, birkaç gayri-hetero katleden adamın akıbetinden kimse bahsetmiyorsa, kanıksandığından. Karşı cinsiyle uyuyanların çok azı değerlendirme sonucu oradaydı. En az 3’te 1’i, annesiyle uyuyan oğlan çocuklarıydı. Uyumak kaç kişiye harç bu zamanda? Çükünü keserler adamın.



İnsanlığın her ağrısı, semptom bünyemde, teşhisten uzak. Arkadaşsız hava sahasında yeşeren hastalıkla, yemyeşil bir surat. Görsen, ölü görmüş gibi hissedersin. İnsan ne kadar da duyarlı.



İnsan, dehşetli yanını göremediğiyle arkadaş olur.



-Doktora gitmelisin.

+Ama korkuy...

-Korkma yahu, ne olacak.

+Yok. Ben değil, onlar korkuyor.

-Neden?

+Hayalet olduğum için olabileceğinden şüpheleniyorum.

-Ne!

+Ne yani, sen değil misin!

-Ne!?

+...

-...

Koro: Hiiiii!



Perde kapanır, el görünür.



Sopası yok. Aklı yok, sopa kadar.

Mahşerde ötecek el, kesilmelidir.

Nedir bu güvensizlik.

Sevap niyetine günah işleyen, zevksiz ve gerizekalıdır.

Kulakları ağır işiten bir ihtiyarı kısıtlayan, ezberidir.

Oysa ne hikayeler yazacaktı dudaklarınızdan!

Telif bile isterdiniz, beklenir.



Medeniyetin arka sokaklarını daima, gece vakti uyanmış insan amaçsızlığı süpürür. Toz, bir milenyumda düşer yere. Einstein’a kalsa, deney yapacak. Toz milenyumlardan yapılma tarih, en çok oralarda sızlanır. Herkesin beslendiği, ama çoğunluğun varlığını bile bilemediği odaya açılır tüm kapılar. Girenler, saymakla biter. Ömrü saymakla geçer onların. Medeniyet dediğin, bir tek dişiliği kalmış hermafrodit. Estetikle kirlenmiş Afrodit. Yüzlerde, erken boşalmış dükkan utancı. Örümcek. Yüzde elli, kafada bacaklı. Ne kadar eksik, o kadar toksik. Askerler sadık, lakin; o satıh, bozuk satıh. İnsan sarhoşken insandır. Askerin silahı var, parlakça; Ancak! Hayatını ve bedenini satmak istiyorsan şayet, daha kazançlı işler var yapılabilecek! Tek çekilmez fahişe, soylu olandır.



“Bizler vatansızız!” diyerek terkettiler ülkelerini, kimi kesimler; Ve, bir vatan kurdular. “Ahlaksız!” dediler, baltasını vuran oduncuya, odunu baltaya vurdular. Odunu her kez, sağlam baltaya vurdular. Elbette balta seviyorlar. Seviyorlar isyanı. Seviyorlar, isyan sevişmesinde, kalçalarında haz tokadı!



Pasifist partizanlar, mavzerlere doluştu, bunların hepsine karşı. “Hayat yoksa, tüfek yok!” dediler. Düşünce güçleriyle ölesiye çarpıştılar, ta ki... Ta ki yumurtalar haşlansın. Sonra afiyetle yediler. Birkaçı uyudu. Hayat yalansa dahi, acı gerçektir. Teoriyle desteklenmiş empirik bir veri kadar açıktır, acınasılıkları. Tanrı gibi düşünebilen insan, tanrı değildir. Bebeğini emzirirken tahrik olan anne suçluluğu, onlardaki çelişki.



İnsan aşıldığında, ilk iş, insana sığmak gerekir.



Aferin, eylemsiz referans çerçevelerinde yapın kahvaltınızı. Aman! Çayınız dökülmesin. Kendi kuyularınızı, kendi kepçelerinize kazdırın; gözlerinizde kelepçe, kendi caniliklerinize dahi uzanamazlar. İnsan kıymasını, böceklerden çok sever insanlar. 5 dakika daha uyumak mı. Zaman, zamanla çözülmez. Zaman, bir zaman meselesi değildir.



Eğer bir bagetseniz, cinsel açıdan şanssızsınız, çünkü çok incesiniz; cinsel açıdan şanslısınız, çünkü asla ereksiyon sorununuz olmaz.



Gölgemizi önden takip ederiz, aydınlığa koşuyoruz derken,

Yaş ayaklarımızda asfalt izleri bırakırken yollar.

Ben bilmiyorum,

Sen hatırlamıyorsun,

O umursamıyor;

Tekil şahıs trajedisi.

Robotları, “ruhsuzlar” diyerek dışlıyor,

İnsansı maymunlar.

Sen, ufaklık!

Şefkatle dolarsın, dolara endekslisin.



-Ya sen, gören çocuk!

+Anne, büyüyünce sosyopat olacağım ben.

-Ne akıllı çocuksun sen!



Bir noktaya çöken olasılıklar, kötücüldür.

Tek cennet, birbirine bulaşmak zorunda olmayan fikirler,

Gerçek olacak miktarda iğrençleşmeyen hayallerdir.

Küçük kuşların var olmadıklarına, küçük dağları şizofrenimin yarattığına inanıyor,

Yaratan şizofrenimin adıyla okuyorum, yazma bilmeyen yüzleri.

Ah, geçti neyse ki, artık dağlara da inanmıyorum.

Bana kalırsa, patlak bir balonu del.

Stres yaşamazsın mesela, plastiği delerken.

Görmeyeli çok değişmiş;

Onu çok geliştirmiş, Y kromozomunun hayatta kalma mücadelesi.



3-5 adım olmak var, yüzlerce adama bedel.

Olabildiğince tanrı, alabildiğince insanın.

Yeterince yaralı, ama hep kremli ellerim.

Ben yine, hiç düzlemde, ortabaharı özlerim.



Mut ne demek diye soran son.